Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Parlamentolar Ortası Birlik (PAB) işbirliğinde düzenlenen “Parlamentolar ve Göç ve Mültecilere Ait Global Mutabakatlar: Daha Güçlü Memleketler arası İşbirliği ve Ulusal Uygulama Nasıl Sağlanabilir?” bahisli ‘Küresel Parlamenter Göç Konferansı’ Şişli’de bulunan bir otelde düzenlendi. Konferansa TBMM Lideri Prof. Dr. Mustafa Şentop, PAB üyesi Parlamento Liderleri ve milletvekillerinin yanı sıra göç konusunda çalışan uzmanlar, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katılırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da görüntü bildiri gönderdi.

“DÜZENSİZ GÖÇ SORUNU BÜTÜN DÜNYANIN SORUNU HALİNE GELMİŞTİR”

Konferasın açılış konuşmasını gerçekleştiren TBMM Lideri Mustafa Şentop, “Düzensiz ve mecburî göç olgusu bugün ülkelerin yahut bölgelerin sorunu olmaktan çıkmış; bütün dünyanın sorunu haline gelmiştir. Göç sorunu bize bütün insanlığın mukadderatının, geleceğinin ortak olduğunu gösteren bir problemdir. Göç, globalleşen dünyada bütün insanların barış içinde yaşaması, istikrarı, kalkınması, refahı ve geleceğinin ne kadar birbiriyle ilişkili olduğunu bir defa daha güçlü bir halde teyit etmiştir. Karşı karşıya olduğumuz bu ortak sorunun tahliline katkıda bulunmak ve ortak bir gelecek, ortak bir istikbal için; birlikte, dayanışma içinde ve iş birliğini temel alarak içtenlikle gayret etmek zorundayız” dedi.

“TÜRKİYE, HALİHAZIRDA EN ÇOK SIĞINMACIYI BARINDIRAN BİR ÜLKE KONUMUNDADIR”

Türkiye’nin 5 milyona yakın beşere konut sahipliği yaptığının altını çizen Lider Şentop, “Bugün global ölçekte yaklaşık 300 milyondan fazla insan savaş, terör, şiddet, zorla yerinden edilmeler, açlık, yoksulluk, eşitsizlik, doğal afetler, iklim değişikliği, kuraklık ve daha birçok farklı zorlayıcı sebeplerle eşini, dostunu, mülkünü, meskenini, yurdunu terk ederek milletlerarası hudutları aşmakta ve dünyanın çeşitli yerlerinde çocuklarının gelecekleri için bir hayat kurmanın peşinde koşmaktadır. Milyonlarca vatansız insan, hiçbir vatandaşlık haklarından yararlanmadan, temel insanî gereksinimlerini karşılayamadan çeşitli yerlerde sığınma aramaktadır. Milyonlarca sığınmacı, milyonlarca mülteci yeni bir hayat umuduyla vatanlarını terk edip öbür ülkelerde bir hayat kurmaya sürüklenmektedir. Bu insanların çok kıymetli bir kısmı şimdi 18 yaşını doldurmamıştır. Çok değerli bir kısmı savunmasız çocuklar ve bayanlardır. Bu beşerler birçok vakit vefatı dahi göze alarak yollara düşmekte; insan ticareti yapan çetelerin kurbanı olmakta, aç bırakılmakta ve tehdit edilmektedir. Ne yazık ki vakit zaman denizlerde boğulmakta, ölmekte ya da öldürülmektedir. Aslına bakılırsa, bugün sığınmacıların çok azı Avrupa’da bulunuyor. Bu insanların çok büyük bir kısmı gelişmekte olan ülkelere yahut komşu ülkelere sığınıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin datalarına nazaran, sığınmacıların yaklaşık yüzde 85’i gelişmekte olan ülkelere gitmektedir. Yeniden, mültecilerin yaklaşık yüzde 73’ü komşu ülkelerde konuk edilmektedir. 10 yıldır ağır bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalan Türkiye, hâlihazırda en çok sığınmacıyı barındıran bir ülke pozisyonundadır. Hâlihazırda 5 milyona yakın insan ülkemize sığınmış bulunmaktadır. Türkiye olarak, biz bu insanların başta insanî, toplumsal, barınma ve eğitim olmak üzere her türlü muhtaçlıklarını tek başımıza karşılamaya çalışıyoruz. Bu insanların sıkıntılarına derman olmaya çalışıyoruz” sözlerini kullandı.

“ÇABA GÖSTERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Türkiye’nin 2014 yılından bu yana en fazla sığınmacı nüfusuna mesken sahipliği yapan insanlığın onurunu tek başına koruduğunu kaydeden Şentop, “Dünyanın neresinde olursa olsun, bir mazlumun sıkıntısına deva olmak için, insan onuru için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Global göç sorununa ve göçmenlerin sıkıntılarına yönelik tahlil stratejileri için uğraş göstermeye devam edeceğiz. Türkiye bu manada, global göç probleminin nasıl ele alınması gerektiği konusunda bütün ülkelere örnek teşkil etmektedir. Türkiye’nin bu birikimi ve tavrı, global göç konusundaki akademik çalışmalarda haklı olarak güzel uygulama örnekleri olarak yerini alacak; bu yaklaşımı insanlık tarihinin sayfalarına altın harflerle yazılacaktır. Öte yandan şunu vurgulamakta yarar görüyorum. 2014 yılından bu yana en fazla sığınmacı nüfusuna konut sahipliği yapan ülke olarak bu yükün milletlerarası toplum tarafından maalesef hakkaniyete uygun formda paylaşılmadığını görüyoruz. Sebep olanlar; sebep oldukları sıkıntılara sırtını dönmektir. Türkiye bu göçün müsebbibi bir ülke değildir. Bu beşerler, kendi ülkelerini yaşanmaz hale getirenlerin sebep oldukları yıkımlardan kaçıp yaşanabilir bir ülke olan Türkiye’ye gelmektedirler. Türkiye bu insanlara kucak açmıştır. Göç sorunu Türkiye’nin sorunu olmadığı üzere, bu sorunun maddi ve manevi külfetinin de Türkiye’nin omuzlarına yıkılması büyük bir haksızlıktır. Bu sorunun külfetini birkaç ülkenin sırtına yüklemeye çalışmak riyakârlıktır, izansızlıktır” diye konuştu.

“EGE DENİZİ’NDE 2020 YILINDAN BU YANA YAKLAŞIK 40 BİN SİSTEMSİZ GÖÇMENİ GERİ İTMELERİNDEN KURTARDIK”

Göçmen siyasetleri konusunda Avrupa ülkelerini eleştiren Şentop, şunları söyledi:

“Demokrasi, insan hakları ve milletlerarası hukukun kelamda havariliğini yapan devletlerin bugün göçmenler kelam konusu olduğunda ulusal hukuk tertipleri ile milletlerarası insan hakları hukuku ortasında ahenk aramayı bir kenara bıraktıklarına şahit oluyoruz. Bu ülkeler bırakın demokrasi ve insan haklarını, temel insanî bedelleri dahi rahatlıkla ayaklar altına alabiliyor; utanç verici uygulamalara imza atıyor yahut bütün bunlara göz yumuyor; kulak tıkıyorlar. Tıpkı komşumuz Yunanistan’ın yaptığı üzere hak ve hukukun öznesi olarak görmedikleri göçmenlerin botlarını batırmaktan çekinmiyorlar; geri itme siyasetlerini devreye sokmaktan imtina etmiyorlar. Savunmasız insanlara silah doğrultmaktan ve hatta açlığa, soğuğa, mevte terk etmekten geri durmuyorlar. Avrupa Birliği de bu insanlık dışı muamelelere gözlerini kapatıyor ve hatta vakit zaman aleni yahut zımnî bir formda bunları destekliyor. Vicdan sahibi insanların, son yıllarda Akdeniz’de olan bitene şöyle bir göz atması kâfi olacaktır. Avrupa’da son yıllarda karşı karşıya olduğumuz geri itme hadiseleri maalesef yaygın bir uygulama haline gelmiş durumda. Ege Denizi’nde 2020 yılından bu yana yaklaşık 40 bin sistemsiz göçmeni geri itmelerden kurtardık. Bugün Batılı devletlerin, insan haklarından bahsetmeden önce, Akdeniz’de geri itmeler sonucu donan, boğulan göçmenlere ve göçmenlerin kıyılara vuran cansız vücutlarına bakarak ‘insan’ ve ‘hak’ sözlerini kullanmaktan utanmaları gerekir. Avrupa’nın, Yunanistan’ın göçmenlere yönelik bu insanlık dışı taarruzlarına göz yumması ve hatta FRONTEX üzere sistemlerle bu biçim uygulamaları desteklemesi bir ihmalkârlık olarak görülmemelidir”

“25,50 YIL SONRA DÜNYANIN DAHA BÜYÜK SIKINTILARLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

Göç sıkıntısının gelecekte daha makûs sonuçlar doğurabileceğini kaydeden Şentop, “Göçle ilgili tartışmalar gündemde yerini daha fazla almaya başlıyor. Sayıca çoğalan göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Dünyada demografik değişim var. 1750 ile 1950 yılları ortasında dünya nüfusunun yüzde 20’si Avrupa’da 9-12 ortası bir nüfus Afrika’da yaşıyor. 55-50 ortası da Asya’da yaşıyor. 1950’den günümüzde dünya nüfusunun yüzde 10’u Avrupa’da yaşıyor. Oran düşüyor. Afrika yüzde 16’lar civarında. Önümüzdeki 50 yıl için yapılan nüfus projeksiyonlarında dünya nüfusunun yüzde 5’inin Avrupa’da yaşayacağı, Afrika’da yüzde 45’e yakın bir nüfusun olacağı söz ediliyor. Ortaya çıkan bu demografik değişimin bir ekip sonuçları olacak. İnsan nüfusunun hareketliliği daha çok dünyanın güçlü kısımlarına hakikat eğilim içerisinde. Göçle ilgili tartıştığımız hususların hepsi büyük kitabın giriş kısmından ibarettir. 25-50 yıl sonra göçle ilgili dünyanın daha büyük problemlerle karşı karşıya kalacağını düşünüyorum” diyerek kelamlarını noktaladı.